aramızdaki "gerek yok" mevzuuuusu, aslında gereği olmayan bir şeyin zaten aramızdaki tarafların yapmıyor olma mevzuuusu değil mi? inancım bu yöndedir en azından. amaaaa tarafımdan, neden bu kadar kullanıla geldiğini çözmek mümkün değil.

ha bir yine yeniden mevzusu daha; "gidesi gelmek".
biraz düşünmek gerek önce. sona bahsini geçerim belki...

şimdiiiiiiii,
kadınlardan adam olmaz.
kadınlardan, zaten adam olmaz,
kadınlardan hakkaten adam olmaz.

evet, bu bir genelleme
genelleme!
e genelde karşılaşılan buysa, bence genelle(me-me).

önyargı yok kardeşim, kesin!
iyi, hadi "bazı" kadınlardan diyelim oldu mu? ama o bazı kelimesinin nüfusu, çooook nüfuzlu. özellikle belirtmekte fayda var.

haaa bi de üstü kapalı konuşmalara mecburuz. imalar hoş değiller, amaç zaten o değil. durumdan çok, kişilerin sorun yarattığı sanılması çok olası, kişiler değildir durumlardır hala biraz biraz dürtmelerle sıkıntıların yaşanmasını sağlayan. e gözler önünde, hakkaten önden geçen, gözler önünde. sakin kalmak oldukça zor oluyo haliyle. nereye baksan toplu iğne. easy easy hı hı öle!

e kardeşim bu kadar da ezik olmayın. durduk yere karşınızdakini rakip bellemeyin. salakça iddalara gebe olmayın ki salakça sebeplerle zafer kazanmış modlarına girmeyin. gözlerin içine bakarken meydan okuduğunuzu sanmayın, yeter yahu çeki düzen verin bişiiilere. bu kadar da zavallı dolanmayın. çok tilki dolanır beyninizde sanmayın. bi kere bu kadar samimiyetsiz olmayın. yazıktır yahu. çekilin köşelerinize kaybolacağınız, sizi yutacak bucaklara yanaşmayın.

uğraştırdığınızı sanmak sadece sizin dalaletinizdir, uğraşmayın. ezileceğiniz yüklerin sözde üstünde dolaşıp tepelerde olduğunuzu sanarak aslında altında kalmayın, bunlarla yüz göz olmak zorunda bırakmayın.

haaaa bunları yazarak aslında sen de mi o ezik bıdı bıdı triplerine hele hiiiiiç girişmeyin heh komikleşmeyin yani.

hiç şeyler gerilerde kalın, buralarda dolanmayın.

aslında herkes farkında; bugün yine duydum. rahatlık la yayınlıyorum, sıkıntıyla rahatlamak amacıyla değil :)

yahu şu tiyatroda, sahnelerin değişmesi için döndürülmesi olayı bi mide bulandırıyo bende nie ki? arada ışıklar kapanıyo, insanlar o karanlıkta hareket etmeye çalışıyo e bana da bi haller oluyo; bi darlanma, bi huysuzlanma vs acaba cidden öyle mi ki?

sonra bi beğenmeme başladı, önemli diyalogları kaçırma, orda olamama durumu hasıl oldu nicedir töbe töbe...

başka başka şeyler düşünmeye ne gerek var ki?

itiraf vakti; perde alışkanlığını bırakmaya karar verme girişimlerine cesaret etme hissiyatı ile dolduğum gündür dün. etrafı saran sözde beyin taşıyan canlılardır etkileyen belki de.

off sahneler her daim değişiyo aslında ama bu beyni yük olarak gören canlılar hiç değişmiyo be yahu. bu stabilite, elime ne geçirsem suratına geçirsem dedirtiyo işteeeeee.

heryerde turist olsam keşke. turist hali ile gezinmek, herşeye karşı bi hoşgörü hissiyatı ile bürünmek demek, orası kesin!



şimdiiii vın olayıyla aslında kıyısından bucaından alakam yoktur. sadece bir vesile olmak suretiyle bulaşmış bulunmakla beraber lüzumsuz olan kısımlarına yine tereddütsüz talip bulunmaktayım :) efenim sticker larıymış, torbacıkıymış isterim isterim...

zımbırtının kendini salla, gözün kaydığı istikamet yine vıcık renkler ve iyi niyetli sevgi vericisi ve işte vın meselesi aslı astarı budur :)



this isn't the end son!

filmin bombası hu ha ha haaa diorummmm. film açıkçası felaket. ya yok felaket demek de saçma oldu. heh nası tanımlanır ki?

aslında iyi bir film eleştirmeni olabilecek altyapıya sahip değilim belki ama kardeşim, bunu görebilmek için de eksper olmaya hakkaten gerek yok yani.

sıkı bir yabancı dizi izleyicisiyimdir ve çoğunlukla 20 bilemedin 40-45 dakikalık dizileri izlemeye alıştığımdan mıdır bilmem, iki saatlik oturmalara ne yürek, ne sabır, ne popo dayanıo afedersin. bu filmi azmettim sonuna kadar izledim.

bikere film belli bi ölçüde devam ederken birden saçmalamaya başladı. hani bana böle bi bilim adamı ama bi taraftan bu evren nası bişidir sorgulamaları, hayatta bazı sevdiklerinin acılarını yaşamış, anne babayla da bağları komple koparmış babalık yapmaya çalışır bi taraftan sonra bi gün geçmişten gelen kehanetler vs vs vs
yahu yeni bi de bu film. ne orjinalliği mevcut ne senaryo adabı nolu yuh ya bi git hesabı. akışını düşündükçe töbe töbeee :D

isteyen birkaç görselini seyreylesin isteyen filmin kendini seyreylesin. ben bilmem kötüydü be abi!






aman da hayatı ne kadar da renkli

fazla iyimser olduğumu sanarak yeterince kötümserlik etmişim meğerse...

yok yok karar verdim fazla iyimserim...

özlediğim sesleri, hapsettim şimdi bünyeye...
dolansınlar işte, işlemişler zaten her birime,
sonra salarız.
heralde onlar da oralarda dolanmayı isterler
en azından birsüre...



hemen çözümlemesini yapmaya çalışmayın;
hiç de içim kararmamış, hiç de sıkılmamışım.
yok yerim mi kalmamış, yok çok mu yığılmış... yooo
gülümsüyorum ben bi kere burda!

yapıştırılabilenleri hala zulada. neyse havalar da elverişte, yakın zamanda dağıtım başlar elbet.



aslında metrelerce kağıda denemeler peşindeyim. henüz kafada oturan birşey mevcut değil. biraz daha biriksin bakalım.

şimdi bi hatun kişilik, fiziksel olarak hasta ama cevabı fiziksel mevzulardan uzakta. bu hatun kişiliğin beyni alınır, bi dolu alıcıya bağlanır ve o da ne? monitörde hatunun bilinçaltı birden bilinçüstü izlencelik oluverir.

evet ben de aynen öle dedim; haaaadi canım!

yahu gün bugündür işte. house vakaları gerçek midir diil midir mevzuları da sanırsam çok tartışıla gelen bir durumdur. geçenlerde izlediğim okan programlarından en reelinde (belki de en fasafüsosu-ne saçmadır kelimedir yine de neyse) doktorlar vukuatlar gerçektir dedi o zaman haaa dedim, onca zaman izlemek için harcadığım dakikalar taçlandı -bu da benim avuntumdur; efenim dizi deyip geçme belgesel niyetine eheh hı hı öle.


hatun şahıs alınır bağlanır, uykuya yatırılır,


seyreyle monitördeki lekeleri...


işte bütün mesele budur!

şimdi bi taraftan da böle bi durumun herşeyi nasıl alt-üst edeceğini tasavvur edemiyorum. üzerine biraz daha düşünmeli, sonra tekrar konuyu açarım belki...

şimdiiiiii insanın ablasının olması şöle bişi;

ayakkabı düşkünü bi hatun abla kişi, koleksiyonuna yeni parçalar eklendiğinde, bazılarını gözden çıkarmayı tercih eder, bu durumlar bir küçüğün işine yarar. hele o küçük, tek kişilik ise istisnasız her kalıntı onadır :)

burda en önemli husus, yakın beğeni sahibi olmaktır. ha bu konuda çok yakın olamasak da gözden çıkarılan parçalara hak ettikleri değeri veriyorum valla :)

amaçlarına uygun tüketimleri çooook ender malesef-mesela geçen sefer bir kostüm konsept partide giyilmesi gibi, düşünün artık.

ee eet beğeniler çok uyuşmuyo dedik, çorap almak lazım geliyor biliyorum. yok yok bendeki çorap koleksiyonundaki nadide parçalar ile bence iyi kombine olurlar. hem gördüm şimdi bölesi makbulmüş haydiiii bakalıııım...



heh işte insanın ablasının olması böle güzel bişiiiii :P



burda marul yiyo ama en sevdiği şey balık kraker ve ekmek. zira fazla yeşillik de yaramıyo hayvana, anında bozulmalar baş gösteriyo. ha bir de laptop adaptörü var ki sıcak diye yanından ayrılmıyo, eller sürekli üstünde vs tam komedi...

halihazırda halaaa büyümekte kendileri. ara ara fotolar burdan deşifre ederim.

valla çok hayırlı işler peşindeyim; elimde bulunan, hatrı sayılır miktardaki arşiv birimlerin düzenlenme çabası, yeterince hayır işi kıvamındadır zannımca. vektör imajlarının, seçim aşamasında programda açma zahmetine girişmemek adına tek tek jpeglerinin oluşturulması, gayet işime yarıyacaktır diye oturdum exportlamaktayım. e paylaşımcıyım, olur veririm diyeceklerim mevcuttur meraklanmayın.

hmmm, gereksiz bi inat ve başladım bitireyim dürtüsü saatlerimi alsa da salak konumunda değilim canım yok yok değilim canıııım, hı???

ama ben şuan tavanı seyrediyorum...

kapı çalar, gelen kitap siparişleridir. gelenleri bildiğin halde o kutuyu açmak acaiptir, bakim bakim bakiiiim.

sona anne gelir. aaa kitaplar mı geldi? neler aldın? birini alır eline türk gerilla tarihi , diğeri delinin defteri, bir diğeri senin tehlikeli fikrin ne? sona işte sokaklarda dans ve birkaç benzer kitap daha :)



şeytan aletleri'nin şekli şemali farklı olmasından kelli ele gelir, bi sayfa açılır, solda kocaman FAK YU! sağda ise Köttüne Koduum Okuyucusu Kadir Kıymet Bilemedi diye bir başlık okunur :D



hıııı bunda fena şeeler yazıyomuş. bir taraftan okadar normaldir ki onun için değil, benim için, bunu bilir hi hi ho hoho hooo

valla sonunda bu da oldu. düşünsem aklıma gelmez; ben oturucam da ziyaretçiler namı diyer "V" dizisini izlemeye başlicam. bi taraftan heyecanla mad men ve dexter ın yolunu gözlemekteyken -çabuk çabuk biraz elinizi çabuk tutun be yaa- girilen yeni arayışlar insana tahmin etmeyeceği şeyler de yaptırıyomuş vesselam.

aslen 83 civarı çekilenin yeni versiyonuymuş efenim. konu bilmeyenlerin bile malumudur eminim. şimdilik vakit geçirmecelik, her daim belgesel bozuyo insanı araya sokuşturmalıklar da olmalı diyerek aslen ilgisizliğimin inançsızlığımdan ileri gelmediği bi konuyu seyreylemek de çok kötü değilmiş kanısına vardım.

meraklandım, resmi sitesine baktım. bir gemi ki dünyanın her bucaına uzanan; üşenmedim, sıraladım görsellerini;


ziyaretçiler paris de


aynı zamanda avustralya yuh


sonra russsya semaları


a aa aammericca of course


ve ingiliz memleketinde

bu böle devam edio aslında japonya vs vs yalan olmasın türkiye yok içlerinde heh zaten adamların inancı ammericca memleketini dize getirelim, diğerleri nasılsa onun izinden dize lir ler, heh.

ama mad men, dexter bi gelsin, dakkasında satarım, onu da söliim :)

"Bir merdiven, çabuk bir merdiven getirin."
nikolay vasilyeviç gogol

pekiiiii, çıkmak için mi, inmek için mi?


birkaç güne yayılır, fotolanıp bildirimi yapılır.



yok aslında karmaşıklaşmadı, sadece göz yanılsamasıyla birlikte bir keşmekeş yaratma durumlarım söz konusu.

bilmece mi bulmaca mı? ikisi de aynı mı? yok canım. birini bilmece birini bulmaca. peki şimdi bi durup düşünelim. hangi durumla kategorileyelim? bulunanların bilinme durumları mümkündür, bulunmayanların da. bilinenler bulunabileceği gibi bulunmayabilir de.

bir diğer açı da; bulunanları ya da bulunmayanları bilmeyi isteme ya da istememe durumu mesela. bilgiyi bilinçli olarak reddetme dürtüsü bilinçüstünde var olmamaktadır heralde. bilinçaltını konuşmaya bile gerek yok. sanki sürekli çelişen unsurlar gibi bunlar.

heh gecenin bu saatinde neden bahsettiğimi ben bilmiyorum mesela. sadece kafamda baskın bir konuyu düşünüyorum ve alakasız gibi görünen iki kelime iki kelam ediyorum toplamda. yani biliyorum aslında...

dipcik: olmadı goethe'ye kulak verelim "seni seviyosam sana ne bundan..."

ha çok mu alakasız oldu dipçik? yooo tam üstüne bastı bence!

yahu hala bulamadım şu filmi. çok merak etmekteyim.
"hayatı tutmak anlamının yüklendiği biriktirme olayları" diye hatırlatma yapma amacındayım. biraz yavaş, biraz sarı, biraz eski, ikinci el... ha bazıları biriktirme olaylarını kasten yapma durumları ile birlikte ilk elden devam etmeyi tercih etmekte.

üstüne mi kurulmuş hayat, üstüne mi eklenmiş, yoksa sadece o ikinci ellerden, eskilerden mi ibarettir, öle algılanır ve yaşanır meçhul. arıyorum, bulursam kendime saklayabilirim.

ben de biriktiririm, yığarım, ama çoğunlukla söz veririm. nedenini bilmem aslında, listelerini oluşturmam. nie biriktirmelerdeyim? üstlerine mi yığmaktayım, üst üste mi yığmaktayım, olanı mı yağmalamaktayım, yenilerini katmayı kabullenir miyim yoksa aslında koyduğum yerlerde onları bir taraftan yadırgamakta mıyım?

aslında anlarım, biraz geç öğrenirim sadece. sözde kendim için çok açık fikirliyim. yine kendim için tadını tarif edebilirim. diğerlerinin damaklarında kalan tatları bilemem, sadece tahmin edebilirim. hele de yanyana göründüklerimle, aşağı yukarı benzer pigmentler vardır bünyelerde. algılar çok benzerdir birbirlerine. tahminim de o derece kuvvetli olabilir, objektiflikle paralellik söz konusu olduğunda.

olmayan yerlerini benzetmek adına değil ama bazen sırf onun için yapılabilmelidir, ısrarla inkar ederim yok yok iddia ederim ki bu bir sahtecilik değildir.

planlanarak ilerlemez, ilerlenmez. planlananlar sahtecilerin önde gidenidir. kılıflar çoktaaan bulundurulur köşelerde.

ya valla içten gelir sadece. içten gelsin sadece. yapacaksan yap madem ama içten gelsin sadece.


al işte bunlar da yine biriktirmelere niyetlendiklerimdendir.


bu alakasızlıktır, arada benim için olması gereken! gayet çin malıdır, gayet ucuzlarından...

verilmiş sözler, kucakta gereksiz savunmalarla sarınmış...
kılıflara gerek olmazken kılıflar sarılıp sarmalanmış, etrafı metrelerce sarmakta. o sarmalar aslında sadece meydan okumalarla etrafı dolanmakta.

boyundan büyük meydan okumalar, hiç bu kadar yersiz olmamıştı! o meydan okumalar sadece kendine yöneliktir çünkü, bilmez mi? bilmez ise bu kendini bilmemektir, al sana bir bilinmemezlik daha?

yersizlikle örtünmeler, hangi kafalarda nasıl yer eder önemli işte banane!

bananeler sananeleşmemeli. hatta bananeler bananeleşmeli bir an önce. bunun üstüne gelen bir banane varsa, e o zaman banane...



Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa