birleşmeyi sökümde buldum :)
nası mı buldum?
heralde zumbul dinlerken, yağmuru çıplak ayaklara yiyerek... tekrar tekrar zumbul, bir süre mahsur kalıp sonra boşver diyip aldırmadan buldum.
evet ya tek tek sök dedim. her bir parçayı, tek tek sök; asıl akıl birleşme burda, bunda, bununla...
off çok güzel miş. şimdi kapatarak açıldı işte gözler. görünenler görünerek ortalıklarda değişenler değişmeden değişti işte.

şimdi bir kez daha zumbul ve taşıyorum...

*yine akadem-mik demlenmeler ama altı çok açık kalmış sonra da bir güzel beklemiş ki iyice siyahlaşmış ve acımakta.

heh yine mi döndük aynı konuya yoo dönmedik, etrafta dönen şeyleri göz ardı(arda mıydı) etmedik sadece.

hani demiştim geçmişinizi değiştirebilir misiniz? birileri bunu yapabilir mi? hiç de zor diilmiş buarada. geçmiş geçmiş, ama senin için yeni gelecek oluveriyo bir anda. arkada bırakan çoooktan bırakmış, ha bi de kendini bilmezlik yapıp, sonuçlarını hiç de hesaba katmadan pişkinlikler yapmış hala da yapmakta karşında. kaybedebileceği birşeyi olmadığına inanan, birşey ya da bir insan için olursa ne ala olmazsa boşver mantığından korkmalı sanki. ha durum aslında öyle değilse de zamanında öyleymiş gibi davranmamalı sanki. sanki daha detay düşünmeli, sanki biraz daha sadece seni düşünmeli bazı durumlarda, sanki empati yapabilmeli, sanki arada yanılabileceğini düşünmeli, sanki arada kendi kabullerinin sadece kendi kabulleri olduğunu anlayabilmeli, sanki artık geçmişin değiştiğini, geçmişi değiştirdiğini görebilmeli, sanki çok daha farklı algılar, noktalar yarattığını bilmeli ve arada tek bir sözle herşeyi alaşaaa ettiğinin farkına varmalı sanki...

sanki bir rüya gördüm sanki*

artık geçmiş değişti, aynı kalanlar aynı kaldığı için bu sözler sarfedilmekte.

gelecek gelecek elbet ama herkesin takvimleri farklı sanki...

herkesCİKler malum dizi finali ile ilgili yorumlar sarfetmekteler. çeşitli platformlarda dile getirmekteler. yahu bir dizinin beklenti sahipleri haline gelmek, sonra beklentilerin karşılanmaması değerlendirmeleri akabinde sükut-u hayale uğramak çok bi acaiplik değil midir?
dahil ve müdahil olmaya ne hacet...
işte bütün mesele budur!
izle ve geç...


öyle bi aidiyetlik öğesi yapıverim dedim. taaaabi olsunlar dedim tabi olarak tabi(gereksiz saçmalamalar). birkaç gün içinde de iyice bi abartıp, dahası abanıp, çokça çoğaltımını yapiim diorum. önce bi kitapları saymak lazım gelir dicem, ama yok. onlar da baya çoğaldılar.

hi ho ho çok klişe ama öle; severim kendilerini...

üçgündür de büyük boy bir asetatla cebelleşmekteyim. bastığımda onu da deklare ederim zaten heh.

ha evet bi de başlıkları formülize etmeyi severim. hmm niesini de bi düşünmek mi gerek ne? çok rasyonel bir insan olduğum sanılagelmekte, eminim. şu tezi de unutmamak lazım; çok sakin sanılan insanlar da aslında kaçılası tiplerdir, damarlarına basılınca. işte o hesap; malum kişilere ve durumlara rasyonel olabilmek ne mümkün! onlardan diil tabiki, benden ileri gelmektedir. ürkütücü bir durum şahsım adına.

aidiyetlik diyodum, şimdilik başka da bişi demicem...

hu ha ilk deneme zorladı, tek başına zapdetmek ne mümkün.
e normal diil mi?
boyut; 60x90 dile kolay :)
boyum kadar kasnak vs..
sonrasında abarttım ama.
hmm bakiim öğrenmiş miyim denemeeleri küçük küçük.








hı hı öğrenmişim de sıfırdan birine daha öğretmişim;

ayşenur işi...
gazete denemesi de benim işim :)




duvara asılan asetat üzerine karalamalarla oluşan öle bişi gibi bişi...

üzerinde halen çalıştığım bir tasarı daha vaaaar; büyük boy yine. bitirir bitirmez denemece yine. haa sölemedim di mi serigrafi bunlar serigrafi :)

Sherlock Holmes;
-Ben bir beyinim sevgili Watson, geri kalan sadece eklentiler.

James Watson;
-Yalnızca moleküller var. Gerisi sosyoloji.

şimdiii uzun zaman sona 9saat uyku, bi kalkıyosun her hücre feci su toplamış. büyük göz görmeye değer olmuş, dudak burun keza öyle. ha bide anne seni çağırıyo; koca balkonda fare varmış, tavşanı kurtarma girişimlerine başlıyosun öğürtüler içinde. yahu onu döver o desen de ı ıh. fare bu ıyy kuyruğudur fareyi olay yapan.

sona asıl bombalardan biri; çerçeveli grafik tasarım işi için koşturmaca, sonunda aslında istemediğin bi şeye 200lira bayılıyosun. valla olmayan para nası da harcanır uzun zamandır öğreniyosun :) son halini görmek için sabırsızlanıyosun, hele de sergi alanı, duvarlar, çerçeveler...

nese efenim bugün de millet beytepe semalarında şenlensin evde devam diyosun. artık yaş kaldırmıyo bünye almıyo diye söylenmeler belki arada.

aman da aman şişesi için aldığım zombırtı, bi de uyar diye aldığımın yanında midesizlik adına koyduğum da cabası :) seneler sonra da ilk üç sezon izleyip bıraktığım olay diziye, 4.sezonu atliyip 5den girişmek de güzel bi saçmalık. her seferinde "o ne lan" tepkileri, e çünkü zaten bi sezon atladığın dizinin her bölümü beş dakka da bir 3 sene önce 3 sene sonra sahne atlamaları ile devam ederken, atladığın sahneleri de hem kafada doldurmaya çalışıp hem dizinin zamanda yolculuk saçmalıkları, yeni simalarla baya bi hayal gücü gerektiriyo. ama güzel bi egzersiz şekli di mi?

millet beytepede şenlene dursun, evde en temizini yapmakla meşgulüüm!

geçmiş değişebilir mi?
eh evet biraz düşünmeli!

*profesyonel'ce

valla saçma. faceden anneye "seviyorum, kutlu olsuuuuun" mesajları falan nası yani? demmekki elalemin anneleri face falan, o da iimiş. hayır benim annem öle şeelere bulaşmaz, istese de bulaşamaz hani pek kavrayamaz. millet çatır çatır annesine sevgi mesajları bilmem ne, tuhaf ki ne tuhaf...

madem öle bugün dikkatimi çeken anne konulu bir örneklendirme ilişikte;


tamam annem, tozlar gitti de eee?

şimdi ben hiç küs kalamıyorum. geçen seferinde acaba bi süre ara mı versem ya da tamamen mi terketsem dedim ama aynı akşam bir oyun gördüm, dayanamadım bilet aldım ve nihayet bu gece iki saat ara vermeden sonunda düzleşmeye maruz kalan bir popoya rağmen hareketsiz izledim. aslında hiiiiç yorum yapmamalı, nasıldı diye sordun; güzel demek hareket olur, çünkü güzel görecelidir dedim :)





gidip gelirken ise bu** kitabı okur oldum. sanki yine denk mi geldi ne? meselaaaa "ruhumuz yok", "önsezinin sonu", "bilimi başka bir din gibi görmek", "herşey anlamsız", bilinmeyenler bilinir olur ve onların yerine yeni bir bilinmeyen geçmezse?", "nasıl güveneyim"... çok uzattım farkındayım. bir sürü bir sürü tehlikeli fikir mevcut içinde. ama ne kitle imha silahları, ne ırkçılık, ne zararlı teknolojiler mevzu bahis. tehlikeli ve olmalı diyor işte. hem oyunu bilmiyor, hem kitabı okumamış olma olasılığı tavanda onun da farkındayım, olsun... ama bundan güzel bir araştırma bir iş bir proje işte her neyse çıkardı mı çıkardıııı. güzel konu. tüm sıfatları da kaldırmalı.

ben yine sadece biraz bahsedip, kendime saklamayı tercih edecek kadar bencil olmayı seviyorum. bana ne!

dipnot: bu yazının başlığı bahsi geçen oyunun adı değildir!!!

tamam anladık; gece uykusu gelmeler sonunda sabah erken saatte kalkarım kandırmacasına her seferinde düşüoruz orası kesin. binilen serviste, akla beş dakkada gelen çözümlemelere yapılan giydirmelerse kayda değer doğrusu. kardeşim olay çenede. fikrini öle bi satıcaksın ki bana böle bi günlerce araştırmış, soruşturmuş, sıkıntılarla uykusuz kalınan geceler sonucu doğurulmuş iş edası vererek böööööööööle. bunu yapan çoook. boşversene etiği bilmem neyi...

bundan sonra böle kardeşim. kasmicaksın, rahaaaaaat olucaksın. iki dakka bi durcaksın hah diceksin öle bi giydirceksin ki gözleri kamaştırcaksın. kim neylemiş altı doluluğu, orjinalliği, fikri mikri?

valla bi rahatlık bir huzur var ki üstümde eksik gedik çok olsa da.

demekki neymiş çözmüşmüşüz büyükçe bi kısmısını. e ozaman haydi hayırlısı...

bunlar, hem dört köşe hem köşesiz nolcak şimdi?

başladılar yine. tam karşıda canlı performans denemeleri, açık ara pencereden sızmalarla seneleeeerdir gitmesek de dinleriz hesabı. valla programı hep aynı kişiler mi yapıyo onu dahi bilmiorum ama onların bilmedikleri de çok şey var; mesela programlarına hiç iştirak etmemiş birinin, sanki programı dinlermişcesine zaman zaman yaşadıklarıyla, maalesef fon olarak bütünleştirmesi durumunu. en fazla farketmedikleri bir ışıktır uzaktan onlar için. farketmedikleri dedim; demekki bişiiiicik diildir aslında neyse.

ne kadar da bencilliktir. aslında kimse dinlemiyo ki. sadece yine yine kendini dinliyo, cebindekilerle oynuyo sadece. efenim söze gelince büyüklerini ediyoruz hep, orası malum; yok canım fon değildir vs vs (kullanırım kardeşim - hayatın gerçeği işte vs'ler! bunu belki ilerde açarak tartışırız ben ve ben** ama hayat vs'lerle yaşanır olmuş, vs'lerden önce sıralananlar başrollerden çoktaaaan figüranlığa inişlerde bulunmuş, bizzat gördüm. neyse konuya dönüş parantez sonrası...)

kabul etmek gerek artık; yine sadece yaşananlar mevzubahis. yine sadece onları düşünmek var, üzülmek ya da sevinmek yine sadece ben'den ibaret.

kimse aslında gerçekten dinlemiyo, ben'den ötesi yok; sen'e geçemio ki burda sen asıl olan ben! salt, itaf edilen ben. ama hayat sadece ben'den ibaret di mi sadece ben!

**haa burda bi iç parantez daha açarak bulanmaları had safhadan korumak adına diplere çektim; artık pek bi heyecanı da kalmamış ben ve ben diye bişi kalmamış, bilinmezlik yok, bu güzel belki ama artık herşey için bi sorgu sual bi üstlenme durumu mevcut ki bu daha da zor. çünkü içlerde anlamsızlaştırmaya zemin hazırlanmış, yaklaşımlar kaçınılmaz o yöndeler, bu da heeep yanlışlar eksikler vs vs vs'ler haydi bakalıııım -

Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa