benzeri şeylerle, 
gelince 
ama toparlanmış halde karşılaşmalar yaşayacaksın 
can dost...


bir süredir pacmac (tam da şuan ve şuanda sonra gelen -post yazılımlardan kalıntı- bir tanımlama oluyo kendileri) 
del tuşlamalarından aydınlatmalar... 
gel vatandaş;
herşeye bilimum kavram yüklenir, 
del*lenince aydınlanma 
sanki çok genel geçer bir durumdur 
deeer uzuuuncasından bir yazı sonrasında yazılabilir sanki.
ha hesaplamadan yapılan bir dier bütünleştirme; 
görsele doğumgünü zamanlamasını da yerleştirmedir.
haaaaydi bakalıııııım!


o derece istanbullu rollerine girdiğimiz,
deli eleştirilen contemporary günleri ile 
we love art diiince nedendir bilinçaltının bilinçüstü kayması;
what the f*uck sekmesi dir.

gecce gecce into the wild güzelliğinde seyirlerdeydik. eminim herkesin özendiği kaçışları yaşayabilen kişinin -ki kaçış mıdır yüzleşme mi herkes kendince bi tarafa çekebilir- yinne bir hiç uğruna, bu kadar basit olmamalıydı gibbisinden çounlukla yapıldığına inandığım yorumların aksine, bence işte tam da öyle olmalıydı, bu kadar basitken bu kadar karmaşıktır diye yorumlanası, ciddi üzdü ölümleri ile yüzleştik. uzunca zamandır uzun metraj gelen izlenceliklerden bu kadar uzak kalmışken, ara vermeden başında durmalıkların artık yaşanamamasından şikayet etmenin arifesindeyken, demmek ki neymiş, olurmuş, 148dakikası da pür dikkat durulurmuş. e tavsiyeliktir...



bizli konuşmaların geçici misafiri (bu da full dolu hesabı oldu sanki sanki)

ıvırı zıvırı bol birinin
desktopındaki klasörlere ıvır zıvır ismini vermesinin nedeni pek bi anlaşılır sanki...

hmm evde bulabilmek birazca problem teşkil etmekte...

ben erkeimin hangi halini
ben erkeimin hangi halini
ben erkeimin hangi halini

ben erkeimin hangi halini

ben
er ke i min
han gi
haaaa li ni

ben erkeiiiimin deli moood halini severim...


kendi içinde gaaaet dırrrammatik tınısı ile oldukça hoşşuma gitmekte. yine kimdi diye aranıp bulamadığım yukardaki iş gibbi. eet özellikle bu aralar bulaştırılmış kırmızının bu haline pek bi meraklanmış durumdayım. haddi ozzaman sıcak şarap yapsın bi güzel insan da en azından içmeyi deneyelim...

yaaau arkaddaşşımmm
bi senede anca gelen kapı ilişiği kimlik sorunsalı çözümlemelerini bari doğru yappın; o ne öle araş gör falan. taze taze geyiği "o ne öle supergirl gibi falan". sooonası da şöyle gelir "supergirl, superman, spiderman ı ıh en iisi hellboy (kendisi şahsımın tercihi)" eklene de bilir tabbi araş gör kısmı yerine, yannına da bi görsel iliştirilir efenim hani şunun gibbi;

nerden alıntıladığımı unuttuğum için özür dileyerek, araştırmalarına devam ediorum,
kişisini bulursam hemmen ekliyeceğim dir...

tam olarak bilemedik nassı yerleşmeli, ara ara geziciiiiiiz bakıciiiiz. biraz daha eve benzemek ne güzel ne güzel...


yakında birkaç kişiliğe bölünüp evi daha bi kalabalık hale getirme planlarım var. yarından sonra 7 kişilik yer sahibiyiz sanki.

yazın bol bol gelen arkadaşların alıştırmaları, sezon sonu çekilen yalnızlık ve sosyal ortam arama çabalarının kısırlı sonuçları sebebimdir.

pazartesi sendromunu engellemek salı günü izinli olmaktan geççer...
ı ıh hayal diil bizzat hakikattir ve bu dönem böyle yaşanmakta :)

ha buarada doktor bey,
vermiş olduğunuz dişlik, gündüzleri de dişleri sıkma alışkanlığı kazandırdı, geceler yetmedi anlicaaaanız.
süreci yavaşlatmaktı niyet ama artan bir ivmeyle düşmekteyiz.

pardon, sırada ne vardı?

kalıbı alınmış kaplamalar takılmış, her derde deva kuttucuk kapsüllerinden medet ummalara yeniden dönülmüş, madem buzzz gibbi bir bira isteyince buzlu bira getirme gafletinde algıya sahip memleketteyiz- sıcakta can çekişlere ara verilerek harareti alır bahanelere sığınılarak çay-kahve vazgeçilmezine dönüş yapılmış, listede sadece sıralamalar değişse iyi- bazı kalemler ya ekarte edilmiş ya da toptan imha edilmiş...

yeni sanılanlar aslında çoktan eskitilmişken haftaya bir benzerine yinne mi katılmalı tekrar kaçmalamalar için?


çorba ne lezzetliydi,
özgür ne tatlı.
içtiğim tüm biralar hep aynı keyifteydi,
seviorum sizi

dendi bir can ciğere...

nerdeyse 13 saatin 1 saate indirgenmesi dahi 13 saatin sıkıntısından zırnık eksiltmemişken, dönülen mekanda ferahlığa kavuşmak, ferahlığa karışmak, öncesindeki sıkıntı eseri diş kayıplarını bir nebze yavaşlatma çabaları için verilen dişliklerle mümkün olur muydu acaba ya da ya da bir sürü derde deva kutucuktaki kapsüllenmiş taneciklerden ne haber?
tek göz çakmaları; aman bu ciddi bi belirti gidilen ama tekrar geride kalan mekanın sağladığı iyileşme belirtileri malumken, tekrarlanırsa yinne mi gitmek lazım şimdi...

yavrucum ne yapıyosun kendine? bu gidişle kayıplar daha da büyük olucak, güzel sanatlarda mısın bi de.
imza.DR.


hayat çok uzun...


anneyle gezinirken yaşadığın yerin tanımlamaları ile karşılaşmak arada sıkıntı yaratabiliyorken, aslında zaman zaman arka bahçe manzarasının aşağıdaki gibi olma durumu çok da akıllara gelmemekte...


herşey süt limanken uffacıktan bişiii yetiyo bazen...

ha bu arada, arada bi yanılsama yaşamanın en kolay yolu bilgisayardan screenshot yapıp açmaktır. okaddar da kasmaya gerek yok yaaani...

malum artık tatil algıları geççen ekim ayı itibariyle değişmiş bulunmakta. ele geçen her fırsat artık delli gibbi özlenen büyük şehir keşmekeşi uğruna harcanmakta. keza 9günlük tatilin birkısmının harcandığı şehir; izmir. kuzeni telef etmek suretiyle dinlenmeden sürüklenen gündüz-gece gezmelerinin tekrarını en kısa zamanda yaşamayı ümit etmekteyim...

nassanın açıklaması malum, bence gaaayet de olası gelen bir ihtimal ve evet iyi niyetlerle gelmeyecekler açıklamasına rağmen acaba o dönemlere yettişebilir miyim merak etmekteyim. bunlar bu şekil konuşulurken dış yüzü gözleri parlatan, iç yüzü saddece fotoğraflar ile sergilenmek suretiyle oldu bittiye getirilmiş izmir çıkartmasını ayıplamaktayım.
hayret yahu...

izmirin bir diğer görülesi manzarası da bu olsa gerek. olay özünde vahim olsa da hissettirdiği pek bi hoş vaaala...

abijiiim bu nedir bööööle=sera sonu nasssanın ziyaretçi birliği olabilir...


messela şimdi çay ve yoğurt ama şekerli çay tuzlu yoğurt. şeker=tuz

oooof yat uyu iştee.
evimdeyim, evimi özledim.
bisürü şeyi özledim, eet en iyisi telefonu hemen kapiim kapatiim uyuyiim...
şimdi duymak istediğim sesi yarın hissetmicem.

yok arkaddaş,
iş güç öncesi gece gezmesi, sadece 6-8 arası uyumalar ile amanın geç kaldımla yataktan fırlamalar, gereksiz derecede alkol tüketimi sonrası mide bağırsak ne varsa bozmalar ve okula yollanmalar. kesinlikle önerilmese de yapılıyor mu yapılıyor. öğle öncesi geçen zor zaman, öğlen bari denize gidelim diip şezlongda uyuma planları ama çoluk çocuk sağolsun yinne uykusuzluk, barre deniz kendime getirsin umudu ile suya atlamalar. eh işte geldik kendimize, öğleden sonra bir de akkademik toplantılar puf amma gündü.

ama iyi eğlendik effe beylerin gelmesi şerefine. kule'de çalan parçalarla bi limon bi gölge'ye yollanmalar da pek bi anlamlıydı. yinne yaş muhabbeti heh yinne bi efkar basması. şimdilerde dinlenen bira fm ve ekranda dolan bi bira, evde yalnız frekansındayız, çalan parçaya bak yalnızlık ömür boyu... abicim, evde yalnızım diyen bi adama çalınır mı böle parçalar. iisi mi evde çift frekansını bi yoklamalı.


ha bi de tvye ne zaman uzansam o malum korkunç reklam; üç kollar. bu sefer de korkuyorum kardeşim.

*neler oluyordu?


havva sıcak, herkes tatildeler.
ilk hayatımdakki lisans döneminden can arkadaşlar da ziyarete gelmişler :)
sol baştan 3 ve 6 sene de geççivermişler.
vay bea...

tabii ki rasgelelikten doğan çekim göstermelerinden ziyade,
çoğunluğu önem arzeden parçaların toplamının bir göstergesidir.
işimiz yinne göstergelerin göndermeleriyle...

alcohol-free körkütüklük;
brüt 6 saat sonrası total 3 saat boyunda
durmadan yazmalar taslak mesajlarda doldurmalar
iç dönmeleri baş bulantılar
yenniden hayallerle zihin alıştırmaları;
öttesinin berisinde kalmaktan ötürü...

otobüsün tozlu belleğinden meta zori dinlenen ki esasen güssel melankolilerle ram uykusuna eşlik ederek fon oluşturan okadar eskiler...

bense ancak bu açıdan bakabilirdim,
iç çeper duvarlarda dolanan The House Of The Rising Sun...

PS arrasan bulamazsın cinsi bu kadar mı manidar olur yaşadığın yerin ismi;
nerdedir bilinmez sevgi.

heh buna da manidar bulmasam olmazdı;
ama dış kapının kısmen şeffaf cinsi...

"Akıl sağlığı ve mutluluk birlikte var olamazlar"
Mark Twain
özü sözü ile başlayan mutluluk season1 episode1 ikken effenim, adamımız ilk sahnede esasen bir intihar mektubu yazmakta. tabiki özenle hazırlanan karışım ile amacına ulaşamamakta. asıl olay herkesin köppek olarak gördüğü komşu köpeğini;
köpek kostümü giymiş,
Matt Damon hayranı,
delli canki,
adamımıza da hayat dersi vermeye çalışan
bir
adam olarak görmekte.

-En son ne zaman bu kadar iyi hissetmiştin?
-Hiçbir zaman.
-Buna yaşamak denir dostum. hep böyle hissedebilirsin. içgüdülerine güven. şüphe yok artık. korku yok. fırlat gitsin.

S1E2
"Yalnızca kendine ve sana ihanet etmeyecek birine güven."
Thomas Fuller
Güven

S1E3
"Korku işe yarayabilir ama korkaklık hiçbir işe yaramaz."
Mahatma Gandhi
Korku

S1E4
"Ancak kabul edersen mutluluk var olur"
George Orwell
Kabul

diyye devam eden 6bölümü mevcuttur, artık eski diziler yerine yeni kanlar gerekliydi, geç bile kaldık. yeni olmayıp yinne de yeni kan sağlayıcı eski bir dizi de yolda, Fringe. hennüz izlemedim, tüm sezonları inmekle beraber hepsini izlemeye değer mi göriciiiiz.

wilfredden birkaç görsel paylaşımda; buyrun bakkalım birraz fikir versin...




3 haftanın sonu özü isteyenin bi yüzü vermeyenin iki yüzü üzzerine kurulu, o çok belli artık. özü temeli hesapta yokken arz yaratmak, talep ettirmek, kıssası zorla istetmek, sonrası oluşan verme durumuna ihtiyaçtan ötürü örülen kılıftan ibaret...
e napalım engelimiz var, bi şekil çok da müdehale etmiiimci geçinip of of aslında gönülden neler geçmekte...

haaala aynı aynı şeyler söylenip irdelenmekte, hani en ince ayrıntısına kadar yok canım düşünüp bi tarafa çekmem şemsiyesini takınmışken, etrafını aynı umutsuz geçinen cümlelerden örülü doluya maruz bırakmaktayız haaala.

bak bak 3 hafta geçmiş, amanın daha dün saatini dahi hesaplayıp ı ıh derrrken, nassı geçti bir de bana sormalıdayım.
sıcaktan hergün hissedilen baş ağrısına vardır bi şekil bastırmalıklar da kaffayı gözü atan damarı nassı bastırmalı, çoook mantıklısından konuşup konuşup, bu konuşmaların operatörlüğünü nassı yapmalı. halbuki inanmadıklarının operatörlükleri bile hiç bu kadar kolay olmamıştı... halbuki bunun sonucunda bişiler elde etmek çok daha zorken, bu zoru yapabiliyoken, yapmamanın kolaylığına erişmek neden bu kadar engebeli... açıktır bellidir, nesse toplamda elde var 9 ay saaa, eeen az bi 9 ay da eldeki teki sıfırlamak için harcamalı...

hı hı yinne alıntılar,
okumalara dönüşlerdendir,
bünyeye zoraki kazandırılan kazındırılmış alışkanlıklar,
ama bu başka yerden azizim,
katılmakla beraber bizzat yaşayarak paylaşan konumundan selamlar,
sevgiler*i sonra yollarız belki,
sevgiler yollanırsa...

hakkaten ama:
"gerçek olmasaydın bile uydururdum"

buyrun burdan yakın...


arada derede deliller odada...


zamansız uyumuştum bu akşam, eyvah.
zamanı geldi ya hani şimdi ne olcak?
demekki herşey zamanında ya da herşeyin bir zamanı var- öle derler- ben de inanırım. iç rahatlatır çünkü. bir de son zamanlarda en çok sığındım "kısmet". hani "olursa olur zaten" mantığı ya da işte "bazen ne yaparsan yap olmaz" ters köşesi. demekki "zaman ne gösterir bilinmez" klişesi de aynı torba içinde.
sanırım koptuğu yer "olmicak duaya..." çıkmazında :S

yok ama hakkaten yuh; haaala geri sayıyorum; ordan 5 burdan da 11, poffff. bendeki bizzat kendine şaşkınlık had safhada*sı.
şööööle hanne etrafta bi sürü şey vardır ve sen aslında tam ortasındayken hafiften manevralarla kıvrıla kıvrıla hiçbir yere bulaşmadan, hiçbirşeyi bulaştırmadan, bulandırmadan durumdan sıyrılırsın, kıl payı. nerdeeee? höt höt herşeyi devire devire, her yeri döke saça, herşeyi batıra çıkara ilerlemek ne kelime, olduğum yerde debelenmekteyim.

bir kez daha dinler, düşünürken sabahı ederim...

http://www.youtube.com/watch?v=hvnJtxPwNa0&feature=related

nüfusumuz artarkeeeen, taşındık, bu bir şikayet bildirisi diildir, aksine çooook da mutlu mesut, evimi benimseyemediğim kadar benimsedim odayı ilk günden. yerleşkenin rakım olarak en yüksek noktasında ikamet ediyor olmakla sarruman şatosunda denize hükmeder pozisyonda gibbiyim. sadece tek bir pencere dahi açıkken ceryan yapmayı becerebilen, 40derecelerde seyreden havada pırpıra dahi ihtiyaç duymadan oturulabilen oda sevilir de saygı da duyulur. . iyi geldi iyi...


eskiye saygı vedası kapsamı, kedileri yeni mekana çekemedim, adam içeri dahi girmedi yaa kapıdan baktı ve gitti. nassı yaani?

adam boyu koli içinde kaybolması an be an yaşanan boyutlarıyla...


hmmm işte yenni mekanımın yemede yanında yat manzarası,
elif hocamın paylaştığı ortaçgil parçası denize doğru tam da üstüne bassar,
üstüne bassar dinlersiniz efenim!

yennilerde ilgi alanı massa tenisinde rakibim-esasen hocamdır kendisi- sana seslenmekteyim: deniiiiz seni smaçlarımla perrişan edicem karrrrdeşşiiim. hi ho eet bu bir meydan okuyuş... (eyvah, ters psikoloji aleyhime dönücek kessin)

bugün hayattan neler öğrendim* arkadaş bloğu alıntısı iken,
tam da cuk diye üstüne oturuyoken,
e bir gün bir gün bir çocukken ben,
gösterge bilimden esasen kalmışlığımı ilan etmekteyim.

arada tekrar etmemiştim, anlarım anlarım derken, derken esasen yanlış yaptığımı anladım. ama gösterenden kaynaklı görenle paralell ilerleyen sanrılar, sanrıdan öte sanılırken, inanç ötesi itimat edilen durumlardır, aslında var olmaya bilir ler miş. ha üstüne eklenen varlıklarının kabul gördüğü süre içerisinde itimat eden görenin, bir de istediği gibi gören olması oluyor zaman zaman. belirtiler bunlarken akıbet nedir doktor bey?

içeri dolan enerji yok olmicak e ozaman dönüştürülmesi gerek şimdi; yol su elektriğe; bu yüzden işe dönmek gerek şimdi. ha arada ders tekrarı mutlaka yapmalı, belirtileri görebilmek, doğru gösterip gösterilenleri doğru algılayabilmek adına.

daha da öncesinde e artık uyumak gerek, belli bir ömür biçen doktorun rüyalarda olacağı kesin, o rüyaları kabusa çevirmeden...

hmm öğlen deniz yappamadık. eve geldik, pazarladıktan sonra. bi de denizlesek miiiii, ama yorgunuz sanki, accaip sıcak sömürdü bizzi, hem uyku da var sanki, ne denizi, kendi kendini sindirme durumları için birebir du bakim bi kaç dinleme ile yeniden canlanma söz konusu olabilir umudu ve yutubi'den gelsin;

Korn ft. skrillex- Get up!! new track 2011!! full song

bi de özellikle 2.dakkadan sonrası ışık performansı ile zıplatan güzide parçayı tavsiye etmekteyimmmm

NIN: The Great Destroyer live in Europe, Aug 2007 [HQ]


paylaşımlarından dolayı denize şükranları bir borç bilir, en kısa zamanda bir teşekkür belgesi takdim edeceğimi kendilerine bildirmek isterim efenim, saygılar.

sabbırsızlannıyorrummmm
iki haftada bir gelenekselleşmelere...
eet sannırım yakuza ya doğru da yol allıyorrum :)
ana temamız lotus ikeeen

efenim burdan selamlarımı da yollamak istiyorum izmir'e(!)
saygılar sevgiler...

öööle arası deniz sefası valla okumalara devam... tamam akşam sonası da ordayız, kararmalara da devam

yinne bi güzel güzel heyecanlandım ben. acebe olur mu olur mu sorularını olsun yaaa olsun şeklinde sormaya başladım. hmm yinne ingilizce çalışmalarına girişmek adına kağıtları havada uçuşturmaya başladım. yuh diorum kendime; bu durumu dahi özlediğimi anladım. oh daha zaman var ama benim de zaaten güssel bi sistemim var, algıları o sisteme göre ayarladım. heh e artık sadece bununla yatıp kalkarım...

haaaa ama önce tez vardı di mi? hani şu uzmanlaşmak istenen konuda kendi üslubunca yapman gereken çalışmalar için aslında seni üslupsuzlaştıran bir dille yazman ve savunman ve kabul ettirmen gereken "şey". işte böyle güssel bi tanımını yapmışkeeen kendini de yazıp bitirebilir miyim acebe???

p.s. bir takım kişiden gelen bir takım şeyleri itinayla üstüme alıp gönderme olarak kabul etmek isterim efenim...

12likli remmim ile cannavar gibi mek, elektrik giderse noooolur, balkabaaa?
ayna olur ayna. şaka gibbi way beeea...


sonra arada türlü türlü şakalarla zaman geçirmece yaparsın öle öle...


ı ıh ama yine de teknoloji yeni yeni teknoloji- seviyorum bea! -pen & touch cinsinden- okşamalı mouse'umun daha bi farklı versiyonu, yine dokunmak esastır, hep hep hep...


onca neden varken
ve tam sırası gelmişken
hiçbirşey yapmamış
ve susmuşuzdur...
yağmurdan*


güzzel deniz in güzzel el yazmasını da iliştirmek istedim efenim, hı hı kıskannıyorum :*

iki gündür dön dolan yinne aynı parçayı dinler oldum, agggggh...
http://www.youtube.com/watch?v=5Q0QdwIN0fA

radarlar sonuna kadar açık ama bozzuk kardeşşim(!)
boşluğu algılar.
algıladığını mı boşluk sanır yoksa?
bir varlık arar,
aradığı o varlığın karşılığı spesifiktir esasen.
e boşluk da bir varlıktır diye mi düşünmek gerekir?
boşluk maddeleştiğinde hiçlikmiş gibi de gelebilir, aslında hiçlik de olabilir.

ne yazar,
ne çizer;
sadece
sı kı lır...

karşı boşluk=karşısı boş=varlık>yokluk

sıfır aslında
a.yokluk
b.sonluk
c.başlangıçlık
d.buluşma noktası

çözemedim, sıkıntım ondan. sıfırdan. şuan içi 0=o ama, onu bilirim.

offf sırrada daha 1 var.






gittim geldim halaaa mı düğün yapılır kardeşşim.

şu çarliston biberlerden alırken saydığımı farkettim bugün nie ki?
sooona kasada ödeme yaparken makarna ile köpek mamasını yan yana uzatınca bi gülüşmeler bi gülüşmeler akıllara gelen neydi ki? sooona bi fıkra okudum, çok hoşuma gitti hani, bak kessin unutucan yinne bunu sakın ha unutma die söylendim ama unuttum tabiii ki. hu ha ciddi ciddi kaz ayaklarından bahsetmeye başladım, yok yok daha yaşlannıorum triplerine girmedim, yıllanıyoruzlardayım hala. bu öğle arası deniz seferlerinde değil uçurtma ile cebelleşme seanslarındaydım. kocca bi sinek misali hem gürültülü hem de çok tehditkar buldum kendilerini...

güssel tavsiye edilir
güssel, tavsiye edilir...

http://www.youtube.com/watch?v=uRv4CoXQoAQ

bu tipten tırsan tek ben miyim merak etmekteyim.
bir dahaki karşılaşmamızda sesini kısmak suretiyle hissettiğim ürküntüyü tekrar bir gözden geçirmek niyetindeyim, zira ses midir tip midir ekseriyetle hava kararması sonrası karşılaşmaktan çekindiren durumu yaratan anlamaya çalışıciiim.

hiç sevimli diilsiniz ama bunu bilesiniz...


hi ho artık klasikleşen denizden denizi kurtarma operasyonlarından biri yinne. teknik terim kullaniciim efenim; rüzgar altı dönüşlerin ustası, kendisine özel olarak yasak konulmasına rağmen banamısın demeden yaptığı malum dönüşlerle kıyıya yaklaşmak yerine daha da uzaklaşan can can denizin adım adım görüntüleri...

bizde ise hocadan gelen at yelkeni talimatları ile uzaklaşma ihtimallerini ortadan kaldırış- ki çoğunlukla nerde tekne nerde zodiyak ben onun altında istisnasız çarparım- ezikler büzükler morluklar sıyrıklar ile delli gibi kol ağrıları, kas yapiiciiiz yakındır.

ee etinden sütünden hobaa...

yorgunluk tavan yapmış, erkenden yatış yapılır...
ince kollar şişmiş kolluk olmuş,
tahta sıyrıklarından kırmızı berelerimiz bile var artık,
yanmadan soyulmalardayız.

bu kaddar keyifli deniz üzeri rüzgar boğuşmalarından bi akşam üstü iken, birras melankolik dibe vurmalar yapıp amanın boş ev üzerine halil sezai ile havayı eksilere çekebilme yetime şapka çıkarılır...

hmm

tom waits-alice dinliyorruz.
şimdinin doğğasına ters kaçar gibbi görünse de sıcaktan erirken nispeten örtüşen bi uygunluk da göstermekte dir

dedim

yaau çözzemedim;
şimdi okuldayız eet,
odadayız,
yazlıkçı modundayız,
ölen arası yinne hemmencecik aşaı innip deniz yapiciiiiz
souk bira da olur,
sonna 5 gibbi kaçıp söölemesi ayıp surf yapıciiiz,
yelkenle cebelleşilen 2saat sonnası titreyen kaslara nazire
iki mohito çakıciiiz,
ee ne zaman çalışıciiiiz.
ammanın nolucak,
bi uzatma daha mı yaşıciiiiz (kendime şaka gibbi valla)

bugün hafiften tipografik makket yappıp havalara girmelere toparlanma edasında başlayabiliriz umuduyla...

sööölemeden geçemiciim efenim;
dün bodrumdan akşamdan kalma taze mezunları toparlayıp ayıltma çabalarından sonna 2,5 saatte muğla üniversitesi semalarında ki kampüs genişliğinden ötürü harbi kampüs olmuşken hanne böle mezuniyet töreni görülmedi kannımca. en aşağı 3 saat süren müzikli danslı şenlikli bol kazak kültürlü kutlamalarla ne için gelmiştik biz hissiyatı ile dağıtılan bol yeme içmelerle o sıcakta bayıltan üstüne 2 saat diplomaa belge bişi bişi dağıtılan bi törenin bi daa da eşine rasliciimi sanmam cicim(!)
ha belki seneye...-her sene mezuniyet balosu ve törenine iştirak edicek olmak da hoşşuma gitmio diiil nesse-

ama o sıcakta koca salonda yinne de bizi üşütebilen anlayışa şapka çıkarrıyorum,

arcade fire-ready to start ile devvam ediyorum.

yolcuların 4de 3ü çoluk çocuk
açık büfe ikramlar arasında çöp torbası
herbirinin elinde,
hayli illginç bi deneyimdi*

*mevzu bahis günnü birlik izmirde dövdürmece.
ilk seans tamamen yabancı olan adam, ikinci seans yinne yabancı olmasına rağmen uzun bi süredir bildiğindir hissi çok ilginçtir. saatlerce icap eden temastan mütevellittir diye bir tespit işte...


dippo: içerikte adı geçen kelimelerin danışmanımda oluşturabileceği belirtiler ve bendeki yan etkilerini bir an düşündüm de...

hmm 12-3=8*60' dan dahha bayaa varsa da uzun zamandır almadığım ilginç keyif hallerindeyim. anneyi ağlar gözlerle terminalde bırakmak sonra eve gidebilmiş mi diye kontrollerdeyken odana giremiyorum sözleri hı hı çok bi duygusal oldu. dahası ankaradan uzaklaşırken sırf ankara sokaklarında geçen bir film amanın, karar verdim sevicem artık, sevmiyorum diye üzerine basarak sölemekten vazgeçicem. daha doğrusu nankörlük etmekten vazgeçicem. hiç yapmadığım otobüs radyo dinlemesi de yapıcam mesela hatta şuan yapıorum mesela.
iyice bi bozulmaya başladık zaten, nesse erken teşhis hayat kurtarırlardayız neyseki. ilk evrelerdeyiz, ikinci evrelere geçersek o zaman düşünüces. ozaman zamanımızı daha bi keyifini çıkarmaya adıcas. hı hı ilk günler bu hislerle yanaşıcas sona yine unutup eski teranelerde dolanıcas. hmm mesela yarın surf e başlicas. cumartesi yine izmirlerde dövünüces, sona pazara bodrum gesmelerinde olucas. kimseciklerin olmadığı taş yığması okulumuzda kendi halimizde çalışmalarda çabalicas. sonrasını sonra gelince yaşicas. ama şimdi şimdiden belli;

http://www.youtube.com/watch?v=VCUtrLn42fc

yol öncesi 2saatlik deniz gezmesi ile tek tarafın yanık sızısı hi ho aman ne hoş derken, soğrulan enerji ile yollardaydık.

burrası hasta adamı daha da hasta edicek moddaymış :S
15saatin soğuktan ve işkenceden nası geçmek bilmediğini tekrar bi hatırladıktan sonra, cannına yandığım gazide 5dakika sakin kalamamanın verdiği kriz, üstüne iki avuç dolusu tüp cük kan çıkarması, çıkaramaması, baş dönmesi sabah beri aç kalma ötürü kan kaybı sonrası, kol sızısı ile kalsa iyi, deli morarma sonrası gece öksürük krizi, sabah ise yeni bir hastalığın verdiği halsizliği kutladık. iznin süresi dolmuşken, rapor da alamamışken üstelik, herşeye rağmen firar etmiş olmanın verdiği özgürlüğün tadını çıkarmaktayım- hasta, ev hapsinde yinne de deniz güneşli surf işi yapmaya çabalamakla meşgul ki netten de mahrum, bulduğun yerde konuşlan.

yahu daha izmir, bodrum, istanbul, bodrum arası mekik dokumalar yapacaktık. yinne de ertelemedik, değişen planlar daha da bi netleşip değiştikten sonra artık durmanın bi anlamı yok muş.

yaaaanniiii
acil mi acil dopping lazım, ilgililere...

hmm bazen ikilemek iyyimiş;
çünkü erol egemen meerse kapakları yapan herifmiş.

sonaa
buluşma saati 6 45 miş...

daha da çıkar zorlamadan daaa ikinci kez de tam izlenmez mişşş...
ama soundtrack haaala döner durup durur...

valla hocam artık ağzım burnuma karıştı, rakamlar havada uçuşuyo, bi hava aliim dedim dedim.
hu ha çalış köle... yarına da şu şu şu bitmek durumunda dedi dedi
:S heh alahtan tatlı muhabbetlerle...

yok yaaaau zaten çoook meşgul olmak çooook daha tercih sebebi. hele bi de sonası lebi derya mekanlarda kuma basarak eksileri yolluyosan hı hı nispetlik yaparrım tabbe.
önümüzde önce izmir sona ankara aşamalı soutmalardan beyaz duvardaki tetkikleri atlatınca suyumuz mu yağımız mı eksikmiş ööörenince, gerrisin geri dönem bitimi rahatlamalarla yelkenli vs planlarını son gaz gerçekleştirme sırassını beklemekte. geçenlerde sırasını şaşmalar çok yaşanmışken e olur arada yoldan çıkmalar, ama burda artık yolları yaptılar ki accaip kaymakta tekerler, kaydıkça ilginç bi rahatlama bünyede hasıl olmakta. heh vaalla kaçıo psiklet hem ne fena :)
yol üstü bi mekanla anlaşıp hergün gel git sıkıntısını bi nebze azaltmak için pisiklet park etmeleri, okul dönüşü o lebi derya mekanda deniz sularına karışma ve eve yollanma ayarlamaları da tammam. zira varolan yokuşu hiç bi kondüsyon bana çıkarttıramaz orası da belli... bakıciiiz artık.

şimdi tek göz 1.5luk yataaa doru yönelmişken tek gözle idare etmelik iş bitirme safhasındayız. belki sabahlarız, müfredaaata da el atmak emri gelmiş büyük yerden, boyumuzu aşan işlerle meşgulüz ki sınıf atlarız içerden içerden. şahin görünümlü kartal ya da tam tersi işte ne bilim. arkadan oynamalık bi film tekrarı da ii gider gibi, seçilen güsel soundtracklisinden. işlerim bitmiş, yarın akşamı gelmiş, keyif mangalına geçilmiş olsa hemen hmen...

valla bu sefer sonnuna kadar izledim deniz aklıma gelince. ama asıl izleten cihangir görüntüleriydi. incir reçeli.
*olayda geçen deniz özel isimdir-yarım bırakma şunlarıııııı aman kızmasın, cihangir de öyle ama ad cinsinden diil :P kendini çok özleten cinsten... bi acaiplik nesse

güzide(!) mekan, evimiz falan filan işte. bisiklet turlarındayız, sezon başlamış çoktan ilan etmişken buralardan, mekanlar dizilmiş ne bilim lan d art ım sı lar türemiş gibbi gibbi,
hu ha duymasın kimileri,
algım ız öle demekki
etrafa o gözle bakkarıs diiiiip güzel de kıvırırım hane...

Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa