pazar day ken
saatin 6sını anca görebilmişken
uyku iyice rotasını şaşırmışken (ki hala yer sonuna kadar yadırganmakta, kendi evinde dahi olunsa)

e napıcan?

kendince oyalanmak için arada saçmalican. hava değişikliği niyetine (tabi onca uhu hava kokusunu değiştirir, normal).

e bu da normaal normaaaal...

dialo g:
- o çok ısınır, ondan çıkar deli misin?
- - taşırken kullanmak için ayol :)








a benim cancazım
aklıma geldi, duramadım (affına sığınarak falan filan).

hi hoooo
insanın ablası olması böle güzel bişi derrrr, ne kadar da ben ben olduuumu ilanı arz ederim. birkaç kez önceki iletilerde de görülegelmişti, artık ne kadar oldular sayıca bilemediiiiim, belki pek de giyemiciim, ikinci el tükan açarım yakında didiiim pabuçlara yenileri eklenmiş yokluğumda :)

hu ha
hemen kareledim. aslında birgün sıkılıp hepsini tek tek kareliim diorum ozaman görün cümbüşü.


dipcik: yukarıda verilen tüm tepkiler gerçektir, planlar neden olmasınlıktır, odada bulunan tüm kutularla bir yıııın oluşmuşken, dizi dizi durmaları gereken yer cam e kan dır sanki canım cicim, bak vala ciddim der aşaıya yığından bir demet eklerim.

şimdi ne ki bunlar, ne diye çektin ne anlamı var.. gibi suallerle dolan kafalara; canım istedi çektim deme gıcıklığını kendime bir borç bilirim. tekrar ev bellediğimiz mekanlara geldik; misafiriz, aslında oraları da ev bellemişiz; buraların simidini özlemediğimizi farkedince anladık. meğer yerine daha alengirli simitleri koymuşuz, belki gözümüz boyanmış ki renkleri ile boyalar çekici gelmekte haklılar. nihayetinde bünyedir; uyum için donanımlıdır. e normaldir de arada bu gelgitler şaşırtır, aman daha şaşkoloza döndürmesin doğru yoldan şaşırtmasın amin. kısacası ordandırlar, burdan değildir bunlar.

yenidir, güzeldir, bütçe canlısı...

saçma kaybolmalar ile bulmalardan...

e güzel miş işte benzersiz olmasa da...

bu apayrıdır, yazmaktan kendinizi alıkoyamicaınız bir konudur vesselam. hi ho kendisini burdan afişe ederim canım cicimdir. tanıyanlar bilir :) ofis bunalmacaları arası doğaya dönüşler için teknoloji kullanımı; tanrım bu nasıl bir kinayedir, ironidir, mecazdır falan filan... sıkılmacaları, arada balık tutmacalar, haralardan at seçip otlaklarda gezdirmek için at okşamacalar vs çeşitlendirmeler mevcuttur kesin, benim malumatım bu kadar. valla gözümle gördüm. bir bana mı bu kadar çarpıcı gelir bu durum bilemem, tam örtüşmese de yazdım gitti.

Milow'dan sana gelsin canım cicim :) "I'm tired of using technology"

ev sakini sakinliğini yitirmiş anne elinde süpürge, çamaşır suyu kokuturken apartmanı:
"burası ne böyle, aylardır yıkanmamış sanki" homurtuları eşliğinde yükseltir tansiyonları.

bihaberdir sanırım; yoktur buranın bi bakanı, kapıcısı falanı filanı. ikamet edenler kendi hallerinde takılırlarken kimse aslen girişin kirine pisine takılmamakta.

aslen ve resmen eli çamaşır sulu bayan, ilk görülmüş komşu oldu nicedir... o derecedir yani, olur olur...
*

*

daha önce belirttiğim uçan ama kuş denilmemesi önem arz eden hayvanatları ikamet etmekte olduğumuz güzide çatı semalarından yakından izlemekteyim. karelicem, sona afişe ederim, göz göze gelmekten korkmaktayım ne yalan söliim. o göz gözeliğin gerçekleştiğinde dalışa geçmeleri an meselesi gibi gelmekte. kapalı dahi olsa camı pencereyi tuz buz edip, gözleri oyabilcek potansiyelde olmaları, çıkardıkları sesleri de duydukça, durumun sadece filmlere konu olabilecek gerçeğini farklı bir gerçeklikle kabullenegelmenize neden olmakta...

neyse efenim, istanbul cihangir semaları; haddi hesabını çoktan aşmış her biri ayrı karakter kedileri ile klasikleşen hatta yer yer banelleşmek suretiyle amaaaanlaşan bir mekan. bir o kadar da kendilerine ünlü denilen, kendileri de kendilerine sanatçı dedirten tiplere rastlamak hatta komşu olmak da buraların kedileri kadar aman bi konumda. hu ha insansıların kasıntılarını görmek çok çok komedi arz eder ki kendinize her daim bununla bir eğlencelik yaratabilirsiniz. sanırım bu da bu semalarda ikamet etmenin yegane artılarından. velhasıl durum bu olunca kedileri karelemek yeğlenegelir ha çok mu aman aman bişidir yooo ama yazılar karelerle daha bi şenlenir.


dışarının kedisi yeter mi yooo eve de bi tane gerekir. yavrudur ama delidir. şuan hangi delikte bilemiyoruz. çıkmasını bekliyoruz. ha kendisi çoook küçük diil aslında, ayakkabı biraz büyük :)

yok kuzum bunlar kuş değil!
kuş demek saygısızlık olarak algılana gelir.
bunlar korkulası cüsse ve sesleri ile sarmışlar etrafı...
denizden ileri gelir.

hani bahsi burada daha önce mevzu olmuştu. netlere mi bakılmadı, hiper sanılanlar mı gezilmedi, velakin kendisi bulunamadı taaaaki son çare bizzat yerine gelinip alınana kadar. işte nihayi kek budur: havuçludur, tarçınlıdır, evden yapılma geleneksel havada cidden başarılıdır. bulursanız yiyin...

büyük laf etmemekde faide varmış. yavrusunu sevmeeem diye dolanırken hiper olup manyak olup bi de patikli olup, kafasını çarpa çarpa dolanan, çarptıkça daha da hiperleşip üstüne bizzat kendi kafa attığı her yere sinirlenen naçizane yaratık, sevdim valla ne diiim...


PS: lütfen kek görsellerinde arka plana dikkat edilsin. araştırmalar hafiften de olsa ittirilmekte, e ağırdandır yavaş ilerlemekte. heh bu da sadece kendi kendine iç rahatlatmaları için yapılan çabalardandır, sadece kendi gözüne sokma adına. ilgililere...

dandirik tvlerden dandirik filmler kuşağı iken

of hele de yanındaki densizle
sinir krizlerine yeni boğuşmalar eklenmişken


önce dur bi kendimle oyalanayım yaratıcılığı
ayaklarına sığınıp üstüne de sıkılıp bi güzel

öndeki kendini benlikten kaybetmiş amcanın
aslında yansımalarıyla sözde felsefe yapıp

e yine keyif yine keyif demek...
bi de ehlikeyif vardı

inişler, çıkışlar diye tarifler yok olmuşlar artık ya da aslında yokmuşlar şuan farkedilir olmuşlar.
inişler, zaman zaman yaşanması gerektiği gibi hala, adı sadece iniş, niteliği iniş değil artık. belki de her zaman niteliği çıkıştı da iniş sandık öyle niteledik. yok yok artık iniş yok, iniş; çıkış, çıkış zaten çıkış. e iniş iniş değilse en azından adı öyle niteliği öyle değilse, asıl niteliği iniş olan nedir? öyle birşey yok tur...
yuh yani artık bu yaşta da yoktur. her iniş adlandırmaları kendi payına çekmeyi becerebildiğin sürece çıkışlar olurlar. her zaman...
bu bir self motivasyon durumları değildir!
olanı görmektir, zannım ve kabulüm bu yöndedir.

istanbul cihangir, istif bi marketti, kek minik havuçlu tarçınlı bişiydi, günlerdir onu ara(n)maktayım ankara tükanlarında. valla onlar kendilerini mall, süper, hiper, mega,mmmmm falan diye dillendiriyolar ama, bi keki bile bulamadıktan kelli tükkan oldular gözümde ya da burası ankara demek yeterli artık ııııyg da diyorum kendini görünce.

haftaya umuyorum ki gidip, bizzat kendi yerinden alıp, hangi alameti farikanın eseriymiş öğrenip belgeleyeceğim. ben kendini çok orjinal bulmuştum şahsen. hatta bekleyemem o güne kadar. artık oralarda ikamet eden cancazıma sölicem hemennn alsın bi haber uçursun bana ona göre dolaniim tükan tükan.

ha netten baktım valla o mu bu mu die ama nafile. bulamadım bulamadım peh.. pardon pes.. e lüzümsüzlüklerim çoktur sölemiştim daha önceleri öncelerden pek çok kereler...


iki hafta sonunda dükkanlar tükkanmış belledikten sonra, tavşanım da davşan oluvermiş onu görmenin şaşkınlığı içindeyim. hatta bizzat kendisinden biraz da çekinmekteyim artık. zira kafa tutan nerdeyse benim cüsseme yaklaşan hayvanın çifteleri ve tırnakla yolmaları mevcut. amma velakin kafa okşamaları ve vücut masajlanmaları ile hala sakinleşiyo çok şükür :P

Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa