geçen gün mutfakta babasının söylediği şey aklına geldi birden;
mutfaktaki küçük masasının üzerine serdiği çiçek desenli muşamba işi örtüsü pek de zarar görmemiş haliyle uzanmaktaydı.
-aferin bak, sen de benim gibi mallarına iyi bakıyosun; aynen duruyo.

gülümsedi sadece ama aklından geçen aslında hiç kullanmamış olmasıydı...
hiç ilişmemişti bile, sadece arada bir tozlarını almak için silmiş, deterjan bile kullanmamıştı.
hiç hırpalamamış,
hiçbir şey istememişti ondan,
hiçbir şey beklememişti, zorlamamıştı ki onu hiç. 
hiç söylenmemiş, başının etini hiç yememişti bikere.
hiç dertleşmemişti de, hiç akıl da sormamıştı,
sadece arada bir göz göze gelmişti o kadar.
etrafta o muşamba işinin yanında bu şekilde iletişim kurmadığı ne de çok şey vardı.

hep düşünmüştü, evet o muşamba işiyle bi işi olmamıştı o yüzden pek oralı da olmamıştı, doğaldı; ama iletişime geçmeyip aslında geçmek istediği ne de çok şey vardı. içinde yük gibi her gittiği yere onlarca tonu da götürmüştü, yük arttıkça sürüklemeye başlamış, tek yorduğu o yükleri ve yükleri her yere sürükleyen kendisi olmuştu.

of bi gün gelse, kopsaydı herşey keşke ve bir bir dökseydi yüklerini, bırakması gereken yerlere bıraksaydı keşke.
bırakabilseydi.

herkes bu şekilde yüklerle mi dolaşmaktaydı acaba? o yüzden mi omuzlar düşük, kafalar yerlerde, o yüzden mi yüz mimikleri bile yer çekimine çoktan teslim olmuştu?

evet herkes böyleydi galiba. ama birşeyden emindi. yüklerini bırakır bırakmaz ne olursa olsun aşağı sarkan dudakları yön değiştirecekti.

gülümseyecekti sadece...

yok yok bunların hepsi yatak yastık marifetiydi. artık alıştığından küçüktü yatağı birkaç gündür, yastığı ise ... birşeye benzetemedi, çünkü onunki kuştüyüydü bu ise elyaf. hergün gördüğü kimini hatırladığı kiminin sadece hislerini yaşayıp görüntülerini bilincine gömdüğü rüyalarıydı tüm sorumlu.

yine mekan değiştirmek gerekliydi...


0 yorum:

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa