yaz

yazı... ne de güzel söz... 

şimdi uzun zamandır birşey yazmıyor gibiyim ya hani...
ya da ayda bir yazıyor gibi...
aslında birşey yazıyorum mesela...
yayınlıyorum, 
biraz bekliyorum, 
içimden sayıyorum,
sonra tekrar kaldırıyorum,
hissettiğimi sanıyorum mesela...

aslında çok şey paylaşıyorum;
sadece görünmüyor bir an göz kırpıyorum mesela...

zaman geçtikçe, kafamızı neden daha ağır hissetmiyoruz, 
ben öyle hissettiğimi sanıyorum mesela...
ve hep görünmezlik hapları, görünür kesiciler alıyorum,
oldukları yerdeler biliyorum ama kendimden saklıyorum mesela...

arada tozlarını almak için cesaretleniyorum,
bir an şamarı yediğimde 
işte o an,
kendime geliyorum mesela...

ağzım burnum birbirine karışmış,
her yer kıpkırmızı olmuş görüyorum mesela...

yine gün sayıyor,
göreceliliği yaşıyorum...
yapmam gereken çooook şey var zaman geçmesin
ama yok geçsin sonrasını yaşamak için ölüyorum mesela...

yazmanın daha bir zor geldiği düşünmenin bol bol tekerrür ettiği zamanlardayız azizim...
halbuki gönülden ne de çok geçer aksi seda...

hani sürekli alıştın mı?
e biraz anlat!
biraz görselle beze!

dürtmeleri.......................... 

yok, hiç de momentum sağlamaz esasında. amma velakin istenilen o ki buyrun ufak birkaç naçizane dokundurmaca hispanik ellerdeki hayata...

*tamam güzel şehirdir hoş şehirdir ama krizde olmalarına rağmen bu kadar çalışmaz, sevmem, iş bilmez bir memleket hayatı... oldukça yakın daha dün yaşanan bankada hesap açtırma girişimlerim bana verilen bir hafta sonra, üstelik saat 17:30daki randevu ile bu şıkkı açıklığa kavuşturdu zannımca. uleyn 17:30 mu, bunlar buldular eğlencedeler galiba, hangi kameraya el sallamalı? ha bu arada bankada bildiğin sıra numarası yok, evet valla bildiğin sıraya geçiyosun, evet valla on saatte sırada bekliyorsun, evet valla herkes hayat hikayesini anlatır vaziyette, evet valla saat 2-4 arası bazen 2-5 herkes siesta yapmakta, siesta sırasında fiesta yapan da varsa orasını gari ben bilemem. ha pazar günleri allahın emri heryer kapalı, allah mı dedim oh my god (ispanyolcasını ney lan)

**çok kozmopotik olması ve özellikle baaaaazı (isim vermiyim söz hakkı doğmasın) memleket vatandaşlarının çokluğu ile meşguliyetlerinden ötürü sinir bozuculukları insanı şeytana uydurur=ırkçılık vesilesi olur durumda (bana ne oluyosa, dağdan gelip bağdakini kovma hesabı)...

***ingilizce özürleri, özürleri kabahatlerinden büyük durumları ile insanı baya bir zora sokmakta, iyi tarafı dillerini öğrenirsin işte, por favor cühela avunmalarını geçiniz. saatte 100km hıza bağladıkları konuşmaları için slowmotion özellikli bir dekoderi yaklaşan doğum günümde beklemekteyim ozaman.

****pardon duyamadım? avrupa da yız mı de di niz gil ler den mi si niz? valla herkes gayet yerlere türkürmekte, çöp atmakta, bağıra çağıra itişe kakışa etrafta turlamakta, kişisel alana saygı mı! como? biri kokoreç standart dışı mı dedi? etraftaki piggy kokuları, a doğruu yaaaa, kokoreçle aşık atamaz durumda...

*****dün saat 11den sonra bana da alkol satışı yapmadılar valla!!!

haydi bir de dolu taraflarda gezinmece;

*her daim aktiviteyiz, aman her tarafımız eller kollar bacaklar dolu, sanat sepet tasarım, bol müzik, gırgır şamata gırla (dalga geçmiyorum valla öyle).

**oturmuş bir sistem, herşey dahil cinsinden hallice=yiğidi öldür hakkını yeme volume*2

***canım yurdumda alamaz yalanır baileys ve baileysgillerden burda bol buldum saçalım döke döke içelim durumları forever and ever sen çok yaşa çok varol... iyi mi kötü mü bilemedim ben onu...

****küpen mi var gel arkadaş, piercinglimisin, dövmeye mi bulandın farketmez hepimiz insanız, akıl dışgörünüşle yooooo erdemi pek bir okşar insanı!

efenim liste uzar gider,
zaman çabuk akmakta,
sıkmamak da lazım...
eksiler olmasa, artılara artı dense de adına, konsept 180 derece dönerdi hesabı...
totale gelelim
güzeliz,
rahatız,
rahatımız bozulmasın umarız...

mesela dışarı çıkarsınız, herkes her yerde gayet rahat, gayet ortada, teşhirci... kendi evlerinde bukadar kapalı olmaları pek bi anlaşılmaz gelmekte azizim.
iki aydan sonra, haaala.
sıkı sıkıya kapalı aralık dahi bırakılmayan kapıların, perdelerin gerisi ötesi berisi hadi ama dedirtir insana.

vala şaşırıyorum bazen acaba çok mu uzak çok mu yakın oldu, çekip sarılmak mı yoksa iki metre uzak durmak mı gerekio bunların alanlarında gezinirken. tamam tek bir ülkedeyiz, burada ikamet etmekteyiz bi süredir ama bu ülke vatandaşı dışında, 3-5 farklı cins arkadaş sahibi olarak adaptasyonda farklı levellarda, daha bi kafa karmaşasının yaşanmakta olduğu bu durum, kültür şokuna sek ve duble sebebiyet verilmekte.

kimi iki yanağından öpüyoduk, kimin elini sıkıyoduk, kimine uzaktan işaret çakıoduk evet bu konularda biraz çakıyoruz şuaralar.

zaten konuşmalarda artık üç dil yaşanmakta. mecburen ingilizce ile araya zoraki öğrenme alıştırma endişesinden ispanyolca ve haydaaaaa nerden de çıkıverdi, havada yakalanamayan türkçe ünlem ve tek kelimelikler...

ha unutmadan haftasonu gelen peder ve alamancasından da sevgiler...


insanlar, kendi mekanları dışına çıktıklarında, alışın olmama durumları ile ilgili problemleri var zannımca, zira yegane sorular bu konu üzerine temelli. benim de bu soruya bakışımda sıkıntı var galiba, alışmaktan kasıtlarını her defasında duymak isterim, soranın tarafından algılanış hali ne ola ki acaba? gelmekten/gitmekten beri 47 gün geçmiş. e 40*ı çıkmış gari.

içindeyken soyutlama hissiyatını duymaya başladığın o an, bu sorunun cevabında eveti yakalamaya başladığın an gibi gelmekte. muhtemel korunma ihtiyacı için oluşturduğun kalkanlar, dışardan gelecek herşeye daha duyu kabartmalar, 360derece açıyla algı alanını sündürerek sürdüğün yaşam, ne zaman ki çantada yatan kulaklıktan bağırttığın müziği kulaklara tekrar ulaştırır, işte o zaman turist modundan çıktığın andır. yüksek volümlü gırtlakların tahammülleri zorlaşmaya başlamıştır, hani kalabalığı, gürültüyü patırtıyı tölere eden engin bir sabır hali vardır ya onu kaybettiğin andır, mekanı ve zamanı daha gerçekçi yaşamaya başlamış gibi. çünkü aslında nerde olursan ol herşey hiç de o kadar güzel değildir. beraberinde beynini de taşıdığın sürece...

PS: hala espanol parçalamaları, bi dakka sakin halleri, hepimiz kardeşiz modları ile diplomasi krizleri devam etmekte iken güzel bea dedirten naçizane durumları uğraş dur sürüp gitmekte...

Holaaaaa
Alooooo
öğrenmeye çalışıyoruz,
aman azcık yavaş,
arada bir nefes alsanız konusurken ne de güzel olucak...
anladık pek de bir konuşkansınız ama biraz yardımcı olsanız hiç de fena olmazdı hani!

ha bir istirhamım daha olucak naçizane; ufak olan harflerden yok mudur sizde? ne olur azıcık daha kısalım şu tonu kuzum?

tamam anladık da öğrensek de anca ispanyolca, yine de anlaşamicas orası belli. neyse artık saolsun, varolsun, yaşasın beden dili!

şimdi ne yalan söliim filmi tam hatırlamadan bi benzetme yapiciiim. kendimi "LOst in Translation" modunda hissetmekle beraber bi bakıma bunun çok rahat birşey olduğunu iddia etmek konusunda ısrarcıyım. çok konuşkan insanlar arasında bulununca size söylenen en ufak birşeyi anlamamak çoğunlukla işinize gelebiliyor, bu gerçeği yabana atmamak lazım :) hele de gayet gürültücü bir insan topluluğu arasında iseniz, bağıra çağıra konuşulan falan, anlamayınca dışardan sadece bir gürültü olmaktan öteye gitmemesi inanın işinize gelmekte :) ama yok artık anlamalıyım demeye başlamış bulunmaktayım. zira uluslararası bir programda nerdeyse tek ingilizce bilen olmak (diğer açıdan nerdeyse tek ispanyolca bilmeyen olmak) zor meziyet azizim.

ha şöyle de bir durum var ki onların ispanyol olduğunu "sanan" bizleriz. onlar gaaayet ka ta lan lar.
11 eylül national day'leri iken bas bas "Catalunya is not Spain diye bağırdılar". resmi durumların çoğunda catanca ile karşılık vermekteler, bu durumda katalanca ezmek lazım gibi gelir ama yok şimdilik ispanyol olduklarını ve ispanyolca konuştuklarını kabul etmek istemekteyim ısrarla :)))

arada 4bin kmden fazla mesafe, farklı bisürü kültürdür, dildir ıvırdır zıvırdır varken, üstelik ilk defa gördüğün bir yerde sözde birşeylere sıfırdan başladın zannederken ala alaaa ben buraya daha önce gelmiştim durumu ı ıh 

de 
ja 
vu 
değil kardeşim. anlayaşılamayan bir durumdur her zamanki gibi. hani herkesin kendini özel hissetmesi durumu gibi. tekilde gayet ayırt edici özellikken, çoğulda gayet ortak özellik modudur ya hani. 
neyse bakalım, çözülür yakın zamanda...
o zaman hola from espana...

birileri vardı mutlaka, afilli cümleler söylemiş...

nereden haddime bilemedim;
birkaç cümle yazdım
tam kaçarken,
kaçarcasına,
arkadan...

yüzüne?
yemedi!

üstelik sonrası karşılaşmalar için zaman aşımının iyileştirici yanına güvenerek,
avuntu ile...

esas sorunsal;
o*f 
ne düşünür bilemedim...

sanırım çalışır durumdakini bozdum ben, 
elime yüzüme bulaştırdım 
derken, 
havada dolanan yüksek enerjisinde, 
iki senedir 
eriyik kıvamından katı faza geçememiş vıcık hissiyatların 
parmaklara bulaşmış, 
deriye nüfuz eden, 
pasak gibi görünen lekeleri ile devam ederken,

yine yüzler birbirine dönük ama paralel boşluklar ile uzaktan kırmızı elmaya ulaşamayanlardan 
mışız, 
mış gibi yapmışız...

magma tabakasına mı 
en uzaktaki yıldızlara mı ulaştım
bilemedim...


-hmmmm allaçatı da pek güzelmiş...

-bu iğrenç kıssacık şort modasını da kim çıkardı?

-paralı ergenlerin muhabbetlerine de doyum olmuyo yaaaaaani!

-bu* kendini bilmez şoför, bana, "bu* ne istiyo" diye konuşma cürretini de nerden buldu?

-tüm bunlara rağmen iskele muhabbetlerini süsleyen kikirdemeler*im, pek bir "mutluymuş"; bilinmeyenler tarafından pek bir takdire şayan bulundu.

-bisiklet tekerinin acil çağrısına en acilinden cevap verilmeli.

-az önce inşaatın tekinin iskelesini kafaya yemek üzereydim, o da ayrı bir konu.

Önceki Kayıtlar