daha önce belirttiğim uçan ama kuş denilmemesi önem arz eden hayvanatları ikamet etmekte olduğumuz güzide çatı semalarından yakından izlemekteyim. karelicem, sona afişe ederim, göz göze gelmekten korkmaktayım ne yalan söliim. o göz gözeliğin gerçekleştiğinde dalışa geçmeleri an meselesi gibi gelmekte. kapalı dahi olsa camı pencereyi tuz buz edip, gözleri oyabilcek potansiyelde olmaları, çıkardıkları sesleri de duydukça, durumun sadece filmlere konu olabilecek gerçeğini farklı bir gerçeklikle kabullenegelmenize neden olmakta...

neyse efenim, istanbul cihangir semaları; haddi hesabını çoktan aşmış her biri ayrı karakter kedileri ile klasikleşen hatta yer yer banelleşmek suretiyle amaaaanlaşan bir mekan. bir o kadar da kendilerine ünlü denilen, kendileri de kendilerine sanatçı dedirten tiplere rastlamak hatta komşu olmak da buraların kedileri kadar aman bi konumda. hu ha insansıların kasıntılarını görmek çok çok komedi arz eder ki kendinize her daim bununla bir eğlencelik yaratabilirsiniz. sanırım bu da bu semalarda ikamet etmenin yegane artılarından. velhasıl durum bu olunca kedileri karelemek yeğlenegelir ha çok mu aman aman bişidir yooo ama yazılar karelerle daha bi şenlenir.


dışarının kedisi yeter mi yooo eve de bi tane gerekir. yavrudur ama delidir. şuan hangi delikte bilemiyoruz. çıkmasını bekliyoruz. ha kendisi çoook küçük diil aslında, ayakkabı biraz büyük :)

0 yorum:

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa